Turkish Meaning of nirvanic
nirvanik
Other Turkish words related to nirvanik
- mutluluk verici
- coşkulu
- öforik
- heyecan verici
- neşeli
- mest
- Sevimli
- sevimli
- komik
- sakinleştirici
- büyüleyici
- neşeli
- neşeli
- rahat
- rahatlatıcı
- istenen
- coşkulu
- büyüleyici
- Eğlenceli
- büyüleyici
- dahi
- memnun
- iyi
- iyi huylu
- lütufkar
- mutlu
- misafirperver
- sarhoş edici
- lütfen
- sempatik
- eğlence
- sakinleştirici
- mutlu
- hoş
- cazip
- cazip
- kutsanmış
- kutsanmış
- sevimli
- aşkım
- leziz
- neşeli
- leziz
- saptıran
- düşsel
- tatlı
- keyifli
- mutlu
- iyi
- minnettar
- tatmin edici
- semavi
- cazip
- neşeli
- lezzetli
- güzel
- lezzetli
- hoş
- Hoş
- hoş
- güzel
- lezzetli
- tatmin edici
- lezzetli
- tuzlu
- tatlı
- lezzetli
- cazip
- Hoş geldiniz
- rahat
- iğrenç
- iğrenç
- sıkıcı
- Hoş olmayan
- iğrenç
- sıkıcı
- düz
- korkunç
- cehennem gibi
- korkunç
- iğrenç
- saldırgan
- kovucu
- iğrenç
- itici
- sıkıcı
- tatsız
- tatsız
- Hoş karşılanmayan
- aşağılık
- kötüleştiren
- sinir bozucu
- safravi
- sıradan
- acınası
- bunaltıcı
- moral bozucu
- kasvetli
- hoş olmayan
- tatmin edici olmayan
- üzüntülü
- kederli
- Kasvetli
- sinir bozucu
- kasvetli
- korkunç
- yürek burkan
- düşmanca
- tatsız
- sinir bozucu
- sinir bozucu
- neşesiz
- ağlamaklı
- üzücü
- kederli
- kederli
- rahatsız edici
- tatsız
- Üzücü
- böcek kovucu
- iğrenç
- üzgün
- üzgün
- bayat
- trajik
- trajik
- mutsuz
- itici
- can sıkıcı
- iğrenç
- iğrenç
- acı veren
- rahatsız edici
- yasak
- yürek parçalayıcı
- öfkelendirici
- korkutucu
- deli
- üzücü
- can sıkıcı
Nearest Words of nirvanic
Definitions and Meaning of nirvanic in English
nirvanic
a goal hoped for but apparently unattainable, a place or state of oblivion to care, pain, or external reality, the final beatitude (see beatitude sense 1a) that transcends suffering, karma, and samsara and is sought especially in Buddhism through the extinction of desire and individual consciousness, bliss, heaven
FAQs About the word nirvanic
nirvanik
a goal hoped for but apparently unattainable, a place or state of oblivion to care, pain, or external reality, the final beatitude (see beatitude sense 1a) that
mutluluk verici,coşkulu,öforik,heyecan verici,neşeli,mest,Sevimli,sevimli,komik,sakinleştirici
iğrenç,iğrenç,sıkıcı,Hoş olmayan,iğrenç,sıkıcı,düz,korkunç,cehennem gibi,korkunç
nirvanas => Nirvanalar, nips => _, nippiness => soğuk, nine-to-fivers => ofis çalışanları, nine-to-fiver => Ofis çalışanı,