Turkish Meaning of fillip
fillip
Other Turkish words related to fillip
- patlama
- yumruk
- vuruş
- vurmak
- dürtmek
- pound
- yumruk
- ToKat
- tokat
- İnme
- kaydırma
- güm
- thump
- darbe
- bash
- yarasa
- vuruş
- kemer
- bop
- kutu
- Büfe
- büst
- kesmek
- alkış
- klip
- nüfuz
- çatlak
- manşet
- dab
- ıslatmak
- hack
- el
- haymaker
- kanca
- tekme
- Kırbaç darbesi
- Kürk
- seçmek
- tombul
- dövme
- Rap
- çarptı
- sümüklü böcek
- kırmak
- çorap
- Tokat
- iğne
- Şerit
- SWAT
- salıncak
- anahtar
- tokat
- Yumruk
- Kabarcık
- vak
- bastonad
- dayak
- sayaç
- Karşı darbe
- karşı atak
- Dayak
- kırbaçlama
- çekiçleme
- Diz
- nakavt
- Nakavt
- dostum
- tokat
- Sol
- yapıştırma
- tavşan yumruğu
- sağ
- Yuvarlakhane
- Titreme
- çıngıraklı yılan
- Arbadan vuruş
- dayak
- uppercut
- gürültülü
- şap
- kırbaç
- kırbaçlama
- dayak
- Vücut darbesi
- dayak
- karşı saldırı
- kırıcı
- dayak atma
- bir-iki
- dövmek
- dövme
- Tükenmişlik
- kontrol
- nemli
- nemlendirmek
- zayıflatmak
- kanalizasyon
- sıkıcı
- Nakavt etmek
- zayıflatmak
- giymek
- tükenmek
- yorgun
- Kaldırım
- Zayıflatmak
- zayıflatmak
- zayıflatmak
- egzoz
- yorgunluk
- Taciz etmek
- engellemek
- söndürmek
- bastırmak
- Kısıtlamak
- özsu
- yavaş
- hâlâ, hala
- dublör
- bastırmak
- Yıkamak
- zayıflatmak
- yorgun
- yıldırmak
- moralini bozmak
- caydırmak
- Yıkmak
- cesaretini kırmak
- yeşim
Nearest Words of fillip
Definitions and Meaning of fillip in English
fillip (n)
anything that tends to arouse
fillip (v. t.)
To strike with the nail of the finger, first placed against the ball of the thumb, and forced from that position with a sudden spring; to snap with the finger.
To snap; to project quickly.
fillip (n.)
A jerk of the finger forced suddenly from the thumb; a smart blow.
Something serving to rouse or excite.
FAQs About the word fillip
fillip
anything that tends to arouseTo strike with the nail of the finger, first placed against the ball of the thumb, and forced from that position with a sudden spri
patlama,yumruk,vuruş,vurmak,dürtmek,pound,yumruk,ToKat,tokat,İnme
Tükenmişlik,kontrol,nemli,nemlendirmek,zayıflatmak,kanalizasyon,sıkıcı,Nakavt etmek,zayıflatmak,giymek
filling station => benzin istasyonu, filling => dolgu, fill-in => doldurma, fillies => taylar, fillibustered => filibuster yapıldı,