Turkish Meaning of filibuster
Filibuster
Other Turkish words related to Filibuster
- gecikme
- ertelemek
- tezgah
- geciktirmek
- sürünmek
- sürünmek
- oyalanmak
- kandırmak
- oyalanmak
- sürüklemek
- saçmalamak
- gecikme
- oyalanmak
- kalmak
- aylak aylak dolaşmak
- oyalanmak
- Salon
- kasvetlenmek
- dürtmek
- tereddüt
- gecikmek
- önemsiz şey
- kurcalamak
- Takılmak (ortalarda veya dışarıda)
- maymun (etrafında)
- Çömlekçi (etrafında)
- dolaşmak
- yürüme
- gecikmek
- yavaşlatmak
- kolaylık
- boş
- inç
- ekmek
- tembellik etmek
- kereste
- şakalaşmak
- oynamak
- ağır ağır yürümek
- dolaşmak
- Karıştırma
- yalpalanmak
- yürüyüş
- Yavaş (yavaşlat veya hızlandır)
- ivmelenmek
- esinti
- ok
- dörtnala
- kambur
- fırlamak
- karmaşa
- koşmak
- koşmak
- karıştırmak
- sprint
- hücum
- orta koşu
- hızlandırmak
- cıvata
- kase
- Kariyer
- yetişmek
- ders
- tire
- sinek
- acele etmek
- acele et
- geride bırakmak
- geride bırakmak
- Geçmek
- geçmek
- hızlandırmak
- yarış
- yırtmak
- Roket
- acele
- hız
- gözyaşı
- fıçı
- scooter
- acele etmek
- girdap
- Çırpma teli
- dâhi
- fermuar
- hızlı ileri sarım
- hotfoot
Nearest Words of filibuster
Definitions and Meaning of filibuster in English
filibuster (n)
a legislator who gives long speeches in an effort to delay or obstruct legislation that he (or she) opposes
(law) a tactic for delaying or obstructing legislation by making long speeches
filibuster (v)
obstruct deliberately by delaying
filibuster (n.)
A lawless military adventurer, especially one in quest of plunder; a freebooter; -- originally applied to buccaneers infesting the Spanish American coasts, but introduced into common English to designate the followers of Lopez in his expedition to Cuba in 1851, and those of Walker in his expedition to Nicaragua, in 1855.
filibuster (v. i.)
To act as a filibuster, or military freebooter.
To delay legislation, by dilatory motions or other artifices.
FAQs About the word filibuster
Filibuster
a legislator who gives long speeches in an effort to delay or obstruct legislation that he (or she) opposes, (law) a tactic for delaying or obstructing legislat
gecikme,ertelemek,tezgah,geciktirmek,sürünmek,sürünmek,oyalanmak,kandırmak,oyalanmak,sürüklemek
ivmelenmek,esinti,ok,dörtnala,kambur,fırlamak,karmaşa,koşmak,koşmak,karıştırmak
filibeg => etek, filiation => soy, filiate => iştirak, filially => çocuksu, filial love => Çocuk sevgisi,